Hem hava hem de iklim, sıcaklık, yağış, rüzgar ve diğer ilgili faktörlere atıfta bulunmaları bakımından benzer kavramlar olsa da, aslında çok farklı fenomenlerdir. İkisi arasındaki temel farklar: 1. atıfta bulundukları zaman çerçevesi ve 2. coğrafi genişlikleri.
En basit haliyle, hava her gün dışarıda gördüğünüz şeydir. Günden güne, aydan aya veya yıldan yıla değişebilir, ancak esasen hem / kısa vadeli / hem de / yerelleştirilmiş / fenomendir.
İklim çok daha farklı. İklim, örneğin küresel ısınmayı tartışırken bahsettiğimiz şeydir. İklim, jeolojik tarih boyunca buzul çağlarından daha sıcak dönemlere karşı konuşurken bahsettiğimiz şeydir. MS 1500 ile 1850 yılları arasında Avrupa’yı etkisi altına alan “küçük buzul çağı”, yeterince uzun vadeli ve kapsamlı olduğu için iklim değişikliği olarak da adlandırılabilir.
Dolayısıyla iklim ve hava durumu arasındaki fark, bir gün ile bir sonraki, bir ay ile bir sonraki, hatta bir yıl ile bir sonraki arasındaki fark değildir. İklim çok daha uzun bir süre boyunca değişir. İklimdeki değişiklikler de yerel değildir, tüm bölgeleri ve gezegenin kendisini etkileyen küresel değişikliklerdir.
Böylece, havanın bir /yerel/ ve /kısa vadeli/ fenomeni ifade ettiği yerde, iklim, hava modellerinde /küresel/ ve /uzun vadeli/ bir değişimi ifade eder. “Uzun vadeli” anlamı, aylar ya da yıllar değil, yüzyıllardır.
Aslında, iklimdeki değişiklikleri tartışmak için hava istatistiklerini kullanan insanlar tarafından, küresel ısınmayla ilgili tüm tartışmalara çok fazla kafa karışıklığı eklendi. İnsanların 1990’ların kayıtlara geçen en sıcak on yıl olduğunu ve aynı zamanda kayıtlara geçen en sıcak üç yılı içerdiğini söylediğini duymak alışılmadık bir şey değil. Daha sonra bunun iklimde bir değişikliğe işaret ettiğini iddia etmeye devam ediyorlar.
Ancak bir yıl, birkaç yıl, hatta on yıllık daha sıcak hava, iklimde uzun vadeli, küresel bir değişiklik oluşturmak için yeterli değil.
Gregg Easterbrook’a göre daha iyi bir gösterge, 50 yılı aşkın süredir donsuz günlerin sayısının sürekli olarak artmasıdır. O zamanlar, örneğin Amerika Birleşik Devletleri’ndeki “donsuz sezon” yaklaşık 11 gün arttı.
Etki, daha yüksek enlemlerde daha da belirgindir. Yüksek arktikte yaşayan Eskimolar, geçen yüzyılda daha uzun yazlara ve daha kısa kışlara doğru açık bir eğilim olduğunu bildiriyor. Bu değişim son yıllarda o kadar belirgin hale geldi ki, değişen buz koşulları ve sıcaklıklar nedeniyle açlıktan ölmeye başlayan kutup ayılarının sağlığını da etkilemeye başladı.
Binlerce yıl boyunca belirli bir bölgenin iklim koşullarına uyum sağlamak için evrimleşen bir hayvan türü, hava koşullarındaki değişikliklerden etkilenmeye başladığında, iklimde uzun vadeli bir değişiklikten bir dereceye kadar kesinlikle söz edebiliriz.
Mercan resifleri daha da iyi bir örnektir. Mercanlar, sıcaklıkta çok az dalgalanma olan yerlerde yaşayan tropik türlerdir. Sonuç olarak, yalnızca dar bir sıcaklık aralığına uyarlanırlar. Su çok ısınırsa, mercan kolonileri ölebilir ve geriye yaşamsız (veya ağartılmış mercan) bir iskelet resifleri ormanı bırakabilir. Bu tür ağartma olayları mercanın kendisinde de (bir ağaç halkası gibi) maddi bir iz bırakır. Bilim adamları, sonuç olarak bu tür olaylar arasında ne kadar uzun bir süre olduğunu ölçebilirler.
Son El Nino olayı (Pasifik Okyanusu’nun periyodik olarak ısınması), Pasifik boyunca bölgelerde ağların ağarmasına neden oldu. Ağartmanın şiddetinden ve yoğunluğundan, bunun Pasifik’in birkaç yüzyıldır yaşadığı en sıcak El Nino olayı olduğu sonucuna varabiliriz.
Dolayısıyla, uzun vadede belirli bir bölgenin iklimine uyum sağlayan türlerin sağlığındaki veya başarısındaki değişiklikler, iklimdeki uzun vadeli değişikliklerin gerçekten en iyi göstergesidir. Havadaki değişiklikler kısa süreli ve yerel olmakla aynı etkiyi yaratmaz.